İlk kez 2008 yılında katıldığımız BAYK kış trofesine tam 5 yıl aradan sonra ikinci kez katılıyoruz. Çok heyecanlıyız, bizim için de bir geri dönüş macerası olacak. Önümüzde iki yıllık yoğun bir program var, sponsorumuz Protel'i de memnun etmemiz gerekiyor.
Geçen zamanın lehimize çalışmadığını daha ilk antrenmanda görmüştük. Hem yelken yapmayı unutmuşuz, hem de fiziksel olarak dökülüyoruz. Yalnızca Serdar kendisini biraz geliştirmiş, o da yetmez ama evet. Antrenmanlarla eski formumuzu yakalamaya çalışıyoruz.
Aşağıda sizlere ilk dört ayağın bizim gözümüzden hikayesini anlatmaya çalışacağım.
1. Ayak:
Adetimiz olduğu üzere Cuma sabahı antrenman için buluştuk ama mümkün değil, hava dışarı çıkmaya izin vermeyecek. Tekne üzerinde eksiklerin giderilmesi, ilaveler, iyileştirmeler ile günü marinada geçirdik. En azından bu konuda iyiyiz, herkes kendi sorumluluk sahasında harıl harıl çalışıyor. Akşam keyifli bir yine yeni yeniden Toka yemeği yiyoruz.
Yarış sabahı hava sert, ani ve şiddetli sağanaklar var, epeyce sert bastırıyor. Parkura çıktık, yelkenler yeni, ilk kez deneyeceğiz, antrenman da yapamadık, gerginiz. Çap ölçüsü uzun tartışmalara neden olan flok fitili ilk sağanakta ( 54 knot olduğu söylendi ) yuvasını terk edip, özgürlüğüne uçuyor, bir tur da istralyaya dolanıyor. İndir indirebilirsen, son sürat kıyıya doğru gidiyoruz, neyse sağanak hafifliyor, 4-5 kişi birlikte indirebiliyoruz. Bu arada güzel fotoğraflar veriyoruz.
Tekneye çeki düzen verip, start hazırlığına geçiyoruz. Starta 3 dakika kala yine şiddetli bir sağanakta flok iskota kilitleri boşalıyor, emniyetlerini kilitlememişiz. Start veriliyor, biz yelkeni indirip, zapt altına almakla meşgulüz. Başlangıç güzel olmuyor, aksilikler ( hazırlıksızlık aslında ) peş peşe. Birkaç dakika geç de olsa hattı geçiyoruz sonunda, orsa şamandırasını dönüp, rüzgarı arkamıza alıyor ve Doğu’ya yöneliyoruz. Rüzgar garip, bazen epeyce hafif ardından 40-45 knot sağanaklar geliyor. Bir kısım tekneler karaya yakın seyrediyor, bizim de içinde olduğumuz diğer kısım Karaada’ya yakın. O kadar yakın ki kavança atmanın mümkün olmadığı bir sağanakta adaya çıkıyorduk neredeyse. Balonu indirmeye karar veriyoruz (veya mecbur kalıyoruz), flok basarak Kıstak Adası’na ilerliyoruz. Hava deliriyor, daha küçük bir floğa geçiyoruz. Adayı kaçıncı döndük, ne yaptık, ne ettik farkında değilim, başta aralıksız çalışıyorum. Orsa seyrine geçmemizle raya oturuyoruz ve etrafımızın farkına varmaya başlıyoruz. Hava deli gibi, küçük tekneler için endişeleniyoruz. Eski floğumuzun (beş yaşında) dayanma gücüne hayran olarak devam ediyoruz. Bu havada yırtılsaydı, üstte kalan parçayı indirmemiz mümkün olmazdı. Kötü senaryoları aklımdan uzaklaştırmaya çalışıyorum ama gerildim. Karaada Boğazı’nda finiş hattına doğru ilerledikçe hava nispeten düşmeye başlıyor. Ama buraya kadar elinde ne varsa gönderdi; rüzgar, yağmur, dolu.
Sağ salim marinaya varıyoruz ama havada bir ağırlık var. Burçin’in tekneden düştüğü ve durumunun iyi olmadığı bilgisi geliyor. Akşam hastaneye ziyarete gidiyoruz, düşündüğümüzden daha ciddi. Ertesi gün Burçin’i kaybettiğimizi öğreniyoruz, ekipler şoke olmuş şekilde dağılıyor, Pazar günkü yarış iptal.
2. Ayak:
Parkur en sevmediğimiz apaz seyirlerden oluşuyor, üstelik henüz bu seyre uygun asimetrik yelkenimiz de yok. Sonuçta 5. olarak bu sevimsiz yarışı tamamlıyoruz.
Bu ayağın ilgi çeken konularından biri de Ali ile Ayk’ın ortaya çıkan moda merakıydı. Ekibin kalanı yarış için hazırlık yaparken ikisinin arasında geçen konuşmalar:
- Ayk saatimi beğendin mi?
- Evet çok şıkmış, benim çizmeler nasıl durdu ?
- Çok güzel, nerden aldım, ben de alayım.
- Bir ton açık rengi daha iyi duracak sanki, paketi bozmayalım iade almazlar…
Kokoşları defileye götüreceğiz diye kandırdık da, dünyamıza geri döndürebildik.
Ertesi gün yarış hafif havadan dolayı iptal edildiyor, pek de güzel seyredip önde gidiyorduk halbuki. İşin komik tarafı, telsisimiz yanlış kanalda kaldığından "abondone" anonsunu duymayıp, etrafımızdaki teknelerin değişik yönlere dümen kırmalarını rüzgar değişimi olarak algıladık! Bu ayağı da tek yarış ile kapattık.
3. Ayak:
Bu sefer yarış öncesinde Cuma günü güzel bir antrenman yapmaya fırsat buluyoruz, tekneye de alışıyoruz artık. Bu da sonuçlara yansıyor, güzel iki yarış çıkartıyoruz, ancak bir türlü birinci olamıyoruz nedense. Yeni A3 yelkenimiz sayesinde coğrafi rotada da güzel iş yapıyoruz.
Koy içi yarışında başımıza gelen bir olay beni korkuttu:
Finiş hattına doğru pupa seyirle ilerliyoruz, yarışı alacağız, önümüzde tek rakip var onun da düzeltilmiş zamanı yetmeyecek gibi görünüyor. Hava güzel ancak Doğu’da kapkara bir bulut beliriyor. Bir kaçak olacak belli. Tam flok basıp balonu indirirken yakalanıyoruz, balonu indirebilmek için kafayı açıp rotamızın dışına çıkıyoruz. Bu karmaşa esnasında flok ıskotasının gönderin altında kaldığını görüyoruz, ıskota vinçlenmeden yetişip gönderi sökmeye çalışıyorum, 1-2 saniye geç kalıyorum, pimi söküyorum ancak gönder yuvasından kurtulmuyor. Iskotayı almayın diye yırtınıyorum ama rüzgar ve yağmurdan sesimi duyuramıyorum. Iskota doldukça gönder yay gibi bükülüyor, çıktı çıkacak, ben de rüzgaraltındayım. Nihayet yerinden fırlıyor ve göğsüme çarpıyor, sırtüstü teknenin dışına doğru fırlarken son anda vardavela tellerine tutunuyorum. Yüzüme gelseydi ne olacağını düşünmek bile istemiyorum. Neyse ucuz atlatıyoruz.
Bu ayağı 1.likle tamamlıyoruz :)
4. Ayak:
Bu haftaya benim dışında ekip olarak keyifli giriyoruz, trofede lider durumdayız. Benim dizimde sıkıntı var, bükemiyorum, bir operasyon geçirmem gerekecek, bu hafta idare etmek zorundayım. Ayrıca ilkbahar mevsiminde dağlara gidemeyeceğim için daha da keyfim kaçıyor. Tek şamandıra yarış yapılacak olan son hafta, bundan sonrakiler iki yarış olacak, güzel haber. Anlamsız coğrafi rotalardan bıkkınlık gelmişti.
Teknemizin tasarımcısı Mark Mills de iki gün bizimle birlikte olacak antrenman günü ve ilk yarışta.
Antrenmanda benim dizi zorlamamak için görev değişikliği yapıyoruz. Teknede neredeyse herkesin yeri değişiyor, ortam karışık. Ben de kokpitteyim, berbat bir yer, sıkışık, miting meydanı gibi. Hareket etmeye imkan yok. Antrenman başladıktan 10 dakika sonra orta şiddette bir havada broşa giriyoruz. Böylece ana yelkenciden başüstü olmayacağını görüyoruz! Yarın bu şekilde yarışmamıza imkan yok, derhal eski yerlerimize dönüyoruz.
Yarışlar iyi geçmiyor, kötü dereceler alıyor ve trofe liderliğinden düşüyoruz. Bundan sonrasını daha ciddiye almamız gerekiyor, antrenmanlara ağırlık. Önümüzde sıkı bir dönem var: BAYK trofe, İstanbul yarışları, arada da Fransa’ya satılan yeni bir MAT 1010 ile yarışa katılmaya davetliyiz. Ekibin epey bir kısmı gidecek ancak henüz sorumluluk bilinci oluşmamış arkadaşlarımız da var. Düğün daveti yarışın önünde yer alıyor.
Yazımı sonlandırırken, işi gücü bırakıp, kolumdan tutup doktor doktor dolaştıran arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Ben ağzımı bile açmıyordum, benim adıma konuşuyorlardı:
- Ameliyat şart mı ?
- Evet
- Ne zaman yarışa dönebilir ?
- Kısa sürede dönerse ileride sorun olur, 2-3 ay dönemez
- Önemli değil, ileride işimize yaramaz, iki sene idare etsin yeter
Cem Somer
EN: Cem bugün (08.04.2013) dizlerinden ameliyat olacak. Ekip olarak geçmiş olsun diliyor, en kısa sürede dönmesini umuyoruz...
Cem abicim en içten dileklerimle geçmiş olsun diyorum ve en kısa zamanda sağlığına kavuşup tekrar yarışlara dönmeni diliyorum... Doğakan
YanıtlaSil