24 Mayıs 2009

M.A.T. 12 gözünden Bosphorus Cup 2009

M.A.T. 12 Yelkenlisi ve Toka Yelken Ekibi olarak, 22-23 Mayıs 2009 tarihinde düzenlenen Shop&Miles Bosphorus Cup 2009'a katıldık. 2. yarışın sonunda, "overall"da birinciydik. 3. yarışı tamamladığımızda, hem IRC1 genel birincisi oluyoruz, hem de "overall"da birinci olarak büyük kupayı kazanıyoruz. Bizler bunun sevincini yaşarken, kötü haber geliyor: Provezza 5'in protestosu sonucunda diskalifiye oluyor ve 3. yarıştan "uçuruluyoruz".

Provezza 5'in dümencisi ve TYF Merkez Hakem Kurulu Başkanı'nın açıklamaları.
Protesto duruşması öncesinde konuştuğumuz Provezza 5'in dümencisi ve TYF Merkez Hakem Kurulu Başkan'ının ağzından duyduklarımız, bizleri hem üzüyor, hem de dehşete düşürüyor:
  • "Ben aslında protesto vermeyecektim, Güney'de olsak yine vermezdim, ama üstümde büyük baskı var".
    Baskı sonucu özgür iradesini değiştiren birinin, MHK Başkanı olarak alacağı kararlara nasıl güvenilebilir? Bu baskı nereden gelmektedir? Daha sonradan öğreniyoruz ki, yarışta "başka yerden" gelen telefonlar ile Provezza 5'in dümencisi kararını değiştiriyor.
  • "Biz bir takım teknesiyiz, hem diğer tekneye (Provezza 6) hem de donatana karşı sorumluluklarım var".
    Provezza 5'in dümencisi, Provezza web sitesinde yazan "Müştereken girilecek yarışlarda kesinlikle "Team Racing" yapılmayacaktır" ifadesinin gerçek olmadığını mı söylüyor? Takım yarışı yapmanın, centilmenliğe sığmadığını düşünmüyor mu? Bu ifade, bütün bu yaşananların Provezza 6'ya avantaj sağlamak için yapıldığının kanıtı değil mi?
  • "Biz nasıl olsa Turgutreis'e gelmeyeceğiz".
    Bizi teselli etmek istercesine söylenen bu cümle ile yaptığını aklamaya mı çalışıyor?
Diskalifiye Oluyoruz
IRC 1 birinciliğimizi kaybediyoruz, yeni birinci Provezza 6. "Overall" birinciliğimiz de elden gidiyor ve fakat bu durum Provezza 6'ya da yaramıyor. Bu arada "Gümüş Kupa"yı alan Komet'i tebrik ediyoruz.


Bu Yazı Neden Kaleme Alındı?
Bu yazıyı yazmaktaki amacımız Bosphorus Cup 2009'da yaşananları ve düşüncelerimizi yelkenciler ile paylaşmak. Takım yarışı yapmayı centilmenliğe sığdıran bir dümencinin, baskı altında karar değiştirebilen bir kişi olması ve bu kişinin aynı zamanda Merkez Hakem Kurulu Başkanı olması, sanırız birçok açıdan düşündürücü. Bizce asıl önemli olan nokta, bu "conflict of interest" durumu. Durumun değerlendirmesi yelken camiasına kalıyor.

Saygılarımızla,

M.A.T. 12 / Toka Yelken Ekibi

12 yorum:

  1. herkez bunun farkında, kimsenin sesi çıkamıyor. her ne sebeple olursa olsun doğru değil bu işler. boyle anlamsız bi iş olamaz, rakibin aynı zamanda etki mekanizması, ne spor ne iş dünyası... tamamen dürüst olsa bile şaibe oluşturuyor.

    deniz

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,
    anlayamadığım ve merak ettiğim, acaba Toka ekibi yarışırken bir hata yapmışmıdır yoksa tertemiz yerışarak haksız yere mi diskalifiye olmuşlardır.
    Eğer hata yaptıklarını kavrayabilmiş olsalar gereken ceza dönüşlerini yapar, yinede kazanabilirlerdi yada hatalı olmadıklarını düşünüyorlarsa protesto sonrası temmiz e gidebilirlerdi.
    Bütün bunları yapmak yerine karşılarındaki tekne - skipperı protesto çektiği için mi SUÇLANIYOR ?
    Kaybedince karşı tarafa saldırmak NE DENİZCİLİK NEDE YELKENCİLİK RUHUNA UYMUYOR.

    YanıtlaSil
  3. Sayın "Adsız",

    Sanırız yazıda tam olarak derdimizi ifade edememişiz size. Derdimiz protestoya neden olan olay, temyizin olmayışı, "suç ve ceza" dengesi, sonunda verilen DSQ vs. değil. Bunlar başka bir yazı/tartışmanın konusu. Şöyle de düşünebilirsiniz, "Toka bir hata yaptı ve cezasını da çekti". Ama bizler tüm bu "suç ve ceza" sürecinin altında yatanları açıklamaya çalışıyoruz.

    Biz olaya hem centilmenlik ve "ISAF RRS Part 1, Item 2 - Fair Sailing" maddesinde yazanlar açısından, hem de yukarıda anlattığımız "conflict of interest" açısından yaklaşıyoruz. Sizce bütün bu yaşananlarda ve "skipper"ın/Merkez Hakem Kurulu Başkanı'nın söylediklerinde hiç mi tuhaflık yok?

    Yazının özü, karşı tarafa saldırı değil, varolan bir problemin dile getirilmesi. Bu da sanırız "denizcilik ve yelkencilik ruhuna" uygun bir davranış; yoksa susup/sinip kalmak bizlere göre değil.

    Saygılarımızla,

    M.A.T. 12 / Toka Yelken Ekibi

    YanıtlaSil
  4. Eğer fair olmadığını düşünüyorsanız siz de fair olmamak maddesinden portesto edebilirdiniz, acaba niye vermediniz. bende bunu merak ettim.
    ozman haklı olup olmadığınız meydana çıkabilirdi. böyle dedikodu gibi havada kalan bir konu olmuş gözüküyor.

    YanıtlaSil
  5. sevgili toka yelken ekibi arkadaşlarımın bana attıkları mailler sonucu yazınızı okudum. biraz kaybetmiş olmanın verdiği sinirle yazılmış olduğunu hissettim. umarım yanılmışımdır.
    birde şu açıdan düşünülmesini isterim.
    eğer size protesto verilmemiş olsa bu konuyu asla gündeme getirmeyecek( yazılarınızda daha önce dile getirdiyseniz özür dilerim ama göremedim), ve kupanın getirdiği haz ile başka bir şekilde yazı yazacağınıza inanıyorum.
    Ayrıca eğer bu protesto size verilmeseydi hakkıyla kazanan Komet teknesinin hakkını yemiş olmayacakmıydınız.
    bunları da lütfen göz ardı etmeden düşünün.
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  6. birşey yazmayacaktım ama levent'in uslubu hoşuma gitti. arkadaşlar ben mi yanlış anlıyorum yoksa sempatzanlık sabit fikirliliği de yanında mı taşıyor. adamların başına bir şey gelmiş, bir problemin farkına varıp sessiz sedasız günlüklerinde paylasmıslar. bu arada bu konu -hakem-skipper- cok yazıldı çizildi. ancak durumla karşılaştığında farkedebildiğin sorunlar var. ayrıca bu durum tüm camiada konuşulan bi durum, yeni değil ki! oğuzhan neden cekildi? ya daha önceki takımlar... ilk yorumlardan birine katılıyorum, tamamen haklı olsa bile şaibeli bi durum, ne gerek var? hakem mı yok dümenci mi? temyize kapatma ne demeye geliyor? dedikodu diyen bi yorum var, senin başına geldiğinde sen sinme tercihini kullanırsın, herkez buna saygı duyar. ama konuşmadan ve paylaşmadan bu spor nereye gider. bu sene irc2 ve alt sınıflardaki katılım düştü. herkez küssün, bu adamlarda çekilsin, provezzalar birbiriyle yarışsın, ya bir ya iki garanti. bu mu güzel. biz 2'de yarışıyoruz, startlar farklı verildi. overall değerlendirme yapılan bir yarışta, nasıl ayrı start verirsin? neresinden tutsan elinde kalıyor, bence böyle tartışmaları açmak iyi bence, mat'ın hatasını günahını bilmem, ama bunları tartışmalıyız. dogru degil bu işler. oyle site açıp, bizim şöyle prensiplerimiz var böyle ciddiyiz demekle olmuyor, suda herkez neyin nasıl döndüğünü biliyor... herkeze sevgiler.

    cihangir

    YanıtlaSil
  7. ruhtan bahseden adsız'a, yazılanı bi daha oku!

    Evrim kusurlu ve çoğunlukla
    acılarla dolu bir süreçtir.
    Erdem anlamını yitirir.
    İyi ve kötünün karşı karşıya
    gelmeleri, tek bir seçenek bırakır:
    Hayatta kalmak ya da yok olmak.

    adsız

    YanıtlaSil
  8. Toka ekibini yarışlarda aldıkları muhteşem neticelerden ötürü yürekten kutlarken,uğradıkları bu haksızlık da bana da 80 li yılların sonlarında Çeşme Ilıca da yapılan bir windsurf Türkiye Kupası yarışlarında uğradığım haksızlığı anımsattı.O tarihteki TYF başkanı, Yarış haftası boyunca Çeşme'de bir aile dostunun denize nazır villasında ikamet etmişti ve o ailenin 2 çocuğu da İzmir ekibinden yarışmakta idiler.Buraya kadar her şey normal olabilir. Ancak, o tarihlerde, yarışlar "Hafif" ve "Ağır" sınıfı olarak ayrılıyor, 75 kg ın altındakiler hafif, 70 kg ın üzerindekiler de ağır sınıfta yarışıyorlardı. 70 ila 75 kilo arsındaki yarışçılar da istedikleri guruba kayıt olabiliyorlardı. Ben kilom gereği ağır sınıf yarışçısı idim. Hafif havalarda hafif siklette yarışanların avantajının büyük olduğu malum.Bizim Federasyon başkanının misafir olduğu ev sahiplerinin iki yarışçı çocuğu delikanlının ikisi de 60 lı kilolarda olmalarına rağmen, birisi hafif guruba, diğeri ağır guruba kaydını yaptırmıştı.Bu durum karşısında biz Mersin ekibi olarak yarışçıların tartılarak sınıflarının tesbitini istemiştik.Yarışlardaki windsörf sınıf başkanı önce önerimizi olumlu bulmuş fakat sonra "federasyon başkanımız denizcilik centilmenlik sporudur, sörfcüler nasıl beyanda bulundularsa doğrudur, tartıya gerek yok" dediğini bize ileterek, tartı olmayacağını açıklamıştı.Böylece, rüzgarların hafif seyrettiği bir yarış haftasında, gerçek ağır yarışçıların en önünde yarışları bitiren ben, 60 lı kilolardaki o yarışçının ağır sınıflarda kaydını yaptırabilmesi ile Türkiye şampiyonu olmuştu. Eğer o hafta rüzgarlar biraz daha sert olsaydı doğal olarak ben birinci olacaktım ama o haftanın rüzgarsız geçeceğini herkes biliyordu ve ben şampiyonluğu bir torpil nedeni ile yitirdim. Bunları niye yazdım ? Aradan 15-20 yıl geçmesine rağmen yarışlarda hala torpillerin geçerli olduğunu görmek çok üzüntü verici ve moral bozucu...Değişen birşey yok demekki bizim şark kafalarında.......
    Mehmet Ünsalan

    YanıtlaSil
  9. sevgili toka yelken,
    Oncelikle belirtmek isterimki provezza ekibinin bir sporcusu degilim. Olaya tamamen tarafsiz yaklasan bir okuyucuyum.
    yaris icerisinde protestoluk bir durum oldugu halde protesto vermemek asil centilmenlige aykiri olan durumdur. Denizde baska bir teknenin haklarini cignemis olmaniza ragmen, ceza donusunu yapmamaniz ve daha sonrasindada size protesto ceken dumenciyi centilmen olmamakla suclamaniz son derece komik. Karsinizdaki dumenci ister arkadasinin isine yariyacak sekilde, ister baska bir ekibin isine yariyacak sekilde protesto ceker yada cekmez. bunun takim yarisiyla hicbir alakasi yok.
    takim yarisinin protesto cekmekten farkli birsey oldugunu sizde bende cok iyi biliyoruz. Madem dsq oldunuz, karsi tarafi suclamak yerine once kendiniz nerde hata yaptiniz bunu sorgulamalisiniz.
    milli sporcu

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Toka Yelken Ekibi;
    İsim vererek de bu tartışma ve paylaşım sayfanıza katılabiliridim ancak işim ve pozisyonum açısından bunun doğru olmayacağını düşünüyorum .Ayrıca başarılı çıkışınızdan dolayıda kutluyorum . Umarım bu başarılarınızın devamını getirirsiniz.

    Olayı iki farklı açıdan kendinizde incelemişsinizdir sanırım . Yarış sonucuna göre DSQ edilmeniz kadar normal bir durum yok . Burada bir problem yok sanırım . Yani haksızlığa uğramış bir durumunuz söz konusu değil .Rüzgar altı rüzgar üstü pozisyonunda ne yapılması gerektiğini detaylı anlatmama da gerek yok ki zaten dümenciniz bu kuralı çok iyi biliyor.

    Gelelim ikinci konuya; burada karşı takımın dümencisi bence direk protesto çekiyorum çünkü haksız olduğunuzu düşünüyorum deyip hiçbir başka cümle sarfetmeden protestosunu verseydi siz bu dümenci hakkında bu yorumları yapacakmıydınız? Bence yapacaktınız çünkü bu olay bence sadece bardağı taşıran son damla olmuş gibi görünüyor dışarıdan.Merkez Hakem Kurulu başkanı olan biri yarışamazmı bence yarışır. Protesto noktasına gelindiğinde protestoda verebilir. Bu noktadan sonra eğer dürüst bir yelkenci ise doğru cevabınıda protesto da söyler . Buna göre protesto kurulu kararını verir. Protesto kurulu eğer merkez hakem kurulu başkanına tabir cahitse kıyak yaparsa o kurulun sorunu olur. Bu noktada Orhan Tüker'i de asla korumuyorum . Ama olaya tarafsız gözle bakan ve yarışmakta olan biri olarak yorumluyorum .Yarıştan sonra söylediği cümleler ile haksız duruma düşmüş kesinlikle . Ancak kötü yarışlar yarışlar yapılıyor,kötü protesto komiteleri var kötü şamandıralara atılıyor ama bir ekibe veya kişiye karşı yapıldığını asla düşünmüyorum .

    Bu yarış organizasyonları ile ilgili bir duruş göstermek gerekiyorsa hep birlikte bunu yapabiliriz . Özellikle sizin İzmir den bu yarışlara katıldığınızı zaman,para ve fedakarlıklar yaptığınızı çok iyi biliyorum . Bu fedakarlıkları yapmanın kolay olmadığını ve bu yarışlar için deymeyeceğini düşündüğünüzü de biliyorum ancak sistemi düzeltmek için bir araya gelebiliriz.Tartışmanın bu konular olmasını tercih ederim .. 2010 yılında şimdiden başarılar

    Bir milli sporcu daha diyelim :)

    YanıtlaSil
  11. 1986 dünya kupası, Diego Armando Maradona ingiltere maçında eliyle gol atar, hakem görmez, gol verilir, sonradan video kayıtlarından eliyle attığı, kasti olarak bunu yaptığı ortaya çıkar. Arjantin dünya kupası sahibi olur. Bundan sonra "la mano de Dios" yani "tanrının eli" olarak anılacaktır. Aynı maçın ikinci golü, altmış metrelik bir mesafede altı İngiliz oyuncuya "çalım" atılarak yine maradona tarafından atıldı ve yüzyılın gölü ünvanını aldı.

    ilk gol olmasaydı kupayı alabilecekler miydi?
    hangi gol daha değerli?
    eliyle attığını gören arjantinli kaleci ne hissetti?
    ne pahasına olursa olsun başarı?
    yazılı olmayan kurallar var mıdır?
    etik diye birşey var mıdır?

    Belki de sorular sormalıyız, çocukluğumuzda sorduklarımız gibi, cevaplar çok da önemli değil.

    YanıtlaSil